6 Şubat 2023 tarihinde merkez üssü Kahramanmaraş olan 10 ili enkaza çeviren 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerde binlerce yurttaş enkaz altında kaldı. Depremi yaşayanlardan biri de Furkan Köksoy… 1999 Marmara depreminin 24. yıldönümü gelmişken bir kez daha deprem gerçeğinin vahametini ortaya koymak istedik. Köksoy, 17 Ağustos 1999 Marmara Depreminin yıkıcı etkisinin bir benzerini Kahramanmaraş depreminde yaşadıklarını belirterek, o dönemde yaşadıklarını Gazetemiz Bizim Sakarya’ya anlattı.

 “İNSANLAR ARABALARIN ÖNÜNÜ KESİYORDU”

Kahramanmaraş Pazarcık’ta yaşayan Furkan Köksoy deprem anında uyumadığını ve sarsıntıyı hissettiği an ayakta durmanın çok zor olduğunu söyleyerek, “Depremde uyanıktım. Deprem olduğunda yattığım yerden hemen kalktım, ayakta durmak çok zordu. Duvara tutunamıyordum. Mecburen kollarımla destek almak zorundaydım.  Ailem hemen uyansın diye bağırmaya çalıştım. Tüm aile bir kolonun altına geçerek yaşam üçgeni oluşturduk. Sarsıntı bitene kadar bekledik. Sarsıntı bittikten sonra birkaç eşyamızı alıp evden hemen çıktık. Hava çok soğuk olduğu içinde olabildiğince sıkı giyinmeye çalıştık ama çok zordu. Dışarı çıktığımızda sadece arabalardan gelen ışıklar ve bağrışmalar vardı. Arabaya geçtik ve beklemeye başladık. Binaların olduğu yerde beklememek için Pazarcık çadır kentindeki alanlara doğru gittik. Trafik aşırı yoğun olduğu için yavaş yavaş gitmek zorundaydık. Anayola bina devrilmişti mecburen üst yollardan geçmeye çalıştık. İnsanlar silahla ve bıçakla arabaların önünü kesiyorlardı ve bunun tek sebebi çocukları hasta olmasın diye arabaya aldırmaktı” dedi.

“DURUMUN CİDDİYETİNİ ANLAYAMADIK”

Köksoy deprem anında gelen şokla durumun ciddiyetini anlamanın çok zor olduğunu belirterek, “ Depremin ertesi günü yakınlarımızdan haber almaya çalıştık. Bize ulaşmaya çalışanlar oldu. O anda içinde bulunduğumuz tüm sosyal medya gruplarını deprem iletişim gruplarına çevirdik. Elektrik yoktu, şarjım çok azdı ama biz yine de gruplar yoluyla insanlara ulaşmaya çalışıyorduk. Asla uyuyamadığımız için sürekli insanlara yardım etme ihtiyacı doğuyordu. İnsanlar ateş başında sürekli bekliyordu, tekrar deprem olacak mı korkusuyla. Ben olayın vehametini basın çalışanlarını gördüğümde anladım, olayı yaşarken o anki şokla durumun ciddiyetini anlayamıyoruz” diye konuştu.

“NİYE KİMSE YARDIMA GELMİYOR!”

İlçe girişlerinin ve ana yolların depremden dolayı kapandığını bu yüzden gelen yardım tırlarının kendilerine bir müddet ulaşamadığını anlatan Köksoy, “O an halkta bir isyan vardı: ‘niye kimse yardıma gelmiyor ‘diye. İlk başta can havliyle olduğu için bireysel düşünülüyor. İlk zamanlarda yardıma gelen ekip sayısı çok azdı. Dolayısıyla herkes bundan şikâyetçiydi. Biz onlara sitem ettiğimizde onlarda, ‘bize bu malzemeler verildi sadece, elimizdeki bunlar’ diyorlardı. O an öyle bir psikoloji vardı ki insanlar kendi ailesinden ses alamayınca, ailesini bırakıp başka insanları kurtarmaya gidiyordu. Bölgeye yapılan yardımlar konusunda ilk 2 gün çok fazla isyan ettik. 2 gün geçti üzerinden ‘nerede devlet, niye yardıma gelmiyorlar’ diye isyanda bulunduk. Mesela okul bahçesinde yemek dağıtılıyor ama insanların yarısı bu durumdan bihaber. Ne bir anons yapılabiliyor ne haber verilebiliyor. Biz önünden geçerken fark ettik yemek dağıttıklarını. Su sıkıntısı çok vardı. İşin gerçeğini daha sonra fark ettik. Pazarcık girişleri depremden dolayı kapandığı için bölgeye aslında yardım ulaşamıyordu. İlçe girişinde 20 tır bekliyor ama enkazdan ve kardan dolayı giremiyorlardı. İkinci günün sonunda büyük bir su tırı geldi, insanlar dilediği kadar su alabildi oradan” ifadelerini kullandı.

“İNSANLAR ÇOK DOYUMSUZ”

Deprem bölgesinde yağmalamanın çok fazla olduğunu da ekleyen Köksoy, “Bu durumda yağmalama çok fazla oldu. Mesela zincir marketlerde yiyeceklerin hepsi duruyordu ama televizyon gibi ürünlerin hiçbiri yoktu. İnsanlar aç olduğu için yiyeceklerin alınmasına izin verilmişti. Ancak dediğim gibi bazı insanlar fırsattan istifade bu ürünleri alıp götürmüşlerdi. Enkaz kaldırılırken eşya veya altın bulmak için bekleyen insanlar vardı. Tırın önünü kesip malzemeleri alıp giden insanlar da çok fazla vardı. İnsanlar çok doyumsuz. Yardım tırlarından battaniye dağıtılıyordu. Bir tane alan tekrar sıraya giriyordu tekrar alabilmek için. Evlerindeki ziynet eşyaları çaldırmamak için nöbet tutan insanlar vardı” dedi.

“DEPREMİN İZLERİ ÇABUK SİLİNDİ”

Depremin ilk günlerinde bölgeye yardımın çok fazla olduğunu ancak kısa bir süre sonra yardımların giderek azaldığını vurgulayan Köksoy, “Deprem bölgesinde 1 buçuk ay kaldım. Bir süre akın akın yardım tırları geliyordu bu yüzden yollar kapanıyordu. Ama kısa bir süre sonra bu tırlar da azaldı ve depremin izlerinin silinmeye başladığını orada anladım. Kısa bir süre sonra su sorunu da başladı. Bölgeden giden insanlar geri gelmemeye başladı. Bu sefer bulunduğu yere adapte olmaya çalıştılar. Evet, insanlar öldü. Bu durumu çok fazla abartanlar da oldu. Ölümlere yapabileceğimiz bir şey olmadığı için ben bu durumu atlatabildim ama o anları hala unutamıyorum” şeklinde konuştu.

DEPREM ANINDA NE YAPILMALI?

Kahramanmaraş depremini yaşayan biri olarak, Furkan Köksoy’a olası bir depremde ne yapılması gerektiğini sorduk. Köksoy, “Deprem olduğu an yapılacak ilk şey evden çıkmak değil. Ev yıkılabilir, ama yıkım anından belli bir yerde durulması gerekiyor. Yaşam alanı oluşturulmalı. Sakin olunmalı. Sarsıntı durduğunda ve ev yıkılmadıysa evden hemen çıkılmalı. Telaş o an sadece sıkıntı çıkarır. Bizim ev az hasarlıydı ama bir müddet deprem korkusuyla yaşadık” diyerek düşüncelerini aktardı.

Haber: Rabia Uçar- O. Hakan Karslı

Editör: Osman Karslı