Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Gazzeli Müslümanlar başta olmak üzere mazlumlar için umuda, kurtuluşa ve barışa vesile olacak adımları birlikte atmamız gerektiğine inanıyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Gazi Üniversitesi’nde düzenlenen “Müslümanca Düşünmek Nasıl Olur? ‘Tefkir ve Tefekkür’” adlı konferansa katıldı. Yılmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın selamlarını ileterek başladığı konuşmasında, buluşmayı tertip eden İslam Düşünce Enstitüsü’ne ve eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e teşekkür etti. Dinin anlaşılması, anlatılması ve yaşanması hususunda Cenab-ı Mevla’nın âlimleri sorumlu tuttuğunu belirten Yılmaz, “İslam’ın hakikatlerinin egemen olması, ancak sizlerin çabasıyla mümkündür. İslam dünyasında entelektüel krizin aşılması; ırkçılık, kavmiyetçilik, mezhepçilik, tefrika gibi İslam toplumunu zayıflatan fitne ateşlerinin söndürülmesi ancak alimlerimizin gayretleriyle başarılacaktır. Yaşadığımız hadiselerin bizlere öğrettiği hakikat; vahdet olmadan rahmet olmayacağıdır. Rabbimiz, renk, dil, hudut, etnik köken ayrımı yapmadan ‘Müminler kardeştir’ buyuruyor. Resul-ü Ekrem Efendimizin müminleri birbirine kenetlenmiş tuğlalara benzetmesinde hikmetler vardır. Bu bakımdan irtibatımızı artıran, bizi bir araya getiren, kardeşliğimizi perçinleyen her vesileyi çok önemli görüyorum. Aramızdaki dayanışmayı ne kadar ilerletirsek, gücümüzü de o derece etkin kullanırız” diye konuştu.

"Dünyanın çeşitli bölgelerinde gördüğümüz İslamafobia, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı başta olmak üzere inancımıza, kutsallarımıza yönelik saldırılar karşısında tek ses, tek yürek, tek bilek olursak, istediğimiz neticeye daha çabuk ulaşırız" ifadelerini kullanan Yılmaz, “Kutsal kitabımıza ve peygamberimize özellikle kendilerini demokratik ülkeler olarak isimlendiren ülkelerde şahit olduğumuz provokatif eylemleri burada kınamak istiyorum. Peygamber Efendimize, kutsallarımıza dönük bu eylemlerin hiçbir şekilde ‘düşünce özgürlüğü’ ile meşrulaştırılması kabul edilemez. İslam düşüncesinin köklü geleneklerine olan bağlılığı ile modern çağın zorluklarına cevap verebilecek esnekliği bir arada barındıran Abdurrahman’ın ve benzer alimlerin entelektüel birikimine bu doğrultuda çok ihtiyaç olduğunu ifade etmek istiyorum” dedi.

Taha Abdurrahman’ın çalışmalarının İslam dünyasının geleceği için umut verici bir perspektif sunduğunun altını çizen Yılmaz, “Onun düşünceleri, sadece akademik çevrelerde değil, geniş kitleler tarafından da anlaşılmalı ve değerlendirilmelidir diye düşünüyorum. Çünkü o, bize düşünce krizlerini aşmanın ve daha adil, daha ahlaki bir dünya kurmanın yollarını göstermektedir. Abdurrahman’ın bir diğer önemli katkısı, İslam dünyasında düşünsel bağımsızlığın yeniden kazanılması gerektiği üzerinedir. Bağımsızlık kavramı gerçekten çok önemlidir. Ülkeler hukuken bağımsız olabilirler ama gerçek anlamda bağımsızlık bunun çok ötesine giden bir kavramdır diye düşünüyorum. Hukuki bağımsızlığın yanı sıra ekonomik, teknolojik, kurumsal yetkinlikler, gerçek anlamda bağımsızlık için çok önemlidir. Bilgi üretebilen, düşünce üretebilen toplum olabilmek gerçek anlamda bağımsızlığın olmazsa olmazıdır diye ifade etmek istiyorum. Sömürgecilikle ve emperyalizmle mücadalenin sadece topraklar üzerinde değil, zihinler ve gönüllerde de olduğunu bilmek zorundayız. Kültür emperyalizmi dediğimiz kavramı konuşmak, tartışmak durumundayız” şeklinde konuştu.

“İslam düşüncesinin akıl ve kalp arasındaki dengede nasıl bir yol izlemesi gerektiğine dair bizlere rehberlik etmesi çok kıymetlidir”

Taha Abdurrahman’ın İslam düşüncesinin akıl ve kalp arasındaki dengede nasıl bir yol izlenmesi gerektiğine dair rehberlik etmesinin çok kıymetli olduğuna dikkat çeken Yılmaz, “Abdurrahman Batı’nın entelektüel tahakkümüne karşı, kendi özgün düşünce sistemimizi inşa etmemiz gerektiğini savunmaktadır. Bu, sadece İslam dünyasının değil, Batı dahil tüm insanlığın entelektüel zenginliğine katkıda bulunacak bir süreçtir. Tefekkür anlayışı ve sunduğu düşünsel krizleri tefekkür ile aşma perspektifinin de son derece önemli olduğunu düşünüyorum. İslam düşüncesinin akıl ve kalp arasındaki dengede nasıl bir yol izlemesi gerektiğine dair bizlere rehberlik etmesi çok kıymetlidir. Müslüman coğrafyalarda yaşanan acılar, özellikle İslam ahlakı ve adalet konusunda mütefekkirlerimize ne kadar ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘daha eşit ve adil bir dünya mümkün diyerek’ hakkaniyetten yana tutum sergileyen bir lider olmasının çok kıymetli olduğunu özellikle bugünkü dünyada yaşadığımız hadiseler karşısında çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu liderliğin dünyamızın çeşitli coğrafyalarında karşılık bulması ve uluslararası yönetişimi daha adil ve demokratik bir yönde dönüştürmesi samimi beklentimizdir” dedi.

Şu an insanlığın büyük bir sınav verdiğini ifade eden Yılmaz, “Düne kadar bu imtihan Suriye’de, Afganistan’da, Irak’ta veriliyordu. Daha önce de Yemen’de, Somali’de, Bosna’da sınandık. İçinde bulunduğumuz dönemde ise İslam dünyası olarak Gazze’de bir imtihana tabi tutuluyoruz. Gazzeli Müslümanlar başta olmak üzere mazlumlar için umuda, kurtuluşa ve barışa vesile olacak adımları birlikte atmamız gerektiğine inanıyoruz. Gazze’de bombalanan sadece çocuklar, kadınlar değil Gazze’de bombalanan bize medeniyet değerleri üretilen fikirler, değerler, hayatımızı tanzim edip barış içinde yaşayacağımız vaadiyle ortaya konan kurallar ve kurumlardır” diye konuştu.

Program sonrası Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, 2024 İDE Büyük Mütefekkir Ödülü’nü Prof. Dr. Taha Abdurrahman’a verdi.

Kaynak: iha