Anne karnındaki bebekten erişkinlere kadar sağlık üzerine zararlı etkileri araştırmalarla ortaya konulan Çin tuzu olarak bilinen monosodyum glutamatın (MSG) etki alanı tahmin edilenden çok daha fazla. Hipertansiyon ile obezite, sindirim sistemi rahatsızlıkları, beyin ve sinir sistemi hasarları, üreme ile endokrin organ fonksiyon bozuklukları, bu etki alanının sadece genel hatları.

Monosodyum glutamatın tehlikesine dikkat çeken Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, “Dünya Sağlık Örgütünün ‘en zararlı yiyecekler’ listesi içeriklerinde yer alıyor. Toplumsal girişim olarak ise Türkiye’de 2 milyona yakın çocuk obezin olduğu ve bu rakamın her yıl yüzde 8 oranında arttığı gerçeğinden yola çıkarak, glutamat içeren paketli gıdalara çocukların kolay bir şekilde ulaşması engellenmelidir. Aileler bu konuda daha bilinçli olmalı, kendi büyüdükleri şekilde doğal gıdalara, mevsiminde yer vererek çocuklarını daha sağlıklı büyütmelidirler” dedi.

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nefroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Aydın Türkmen, Monosodyum Glutamatın zararlı etkilerinin alınan doza, alınma yoluna ve alınma süresine bağlı olarak değişebildiğine dikkat çekerek, “Glutamat, eklendiği gıdalarda gerçeğinden daha fazla protein var algısı oluşturabilir. Bu durum, lezzet algısını bozarak ya da yanıltarak o gıdaların daha çok tüketilmesine neden olabilir yani bir tür bağımlılığa sebep olabilir. Glutamatın zararlı etkilerini gıdaların içindeki serbest formu belirler. Bu kısım ani olarak çok yükselirse zararlı etkiler ortaya çıkar. Diğer amino asitlere bağlı olan formlarında emilim ve metabolizma yavaş olduğundan bu zararlı etkiler az görünür. Bunun yanında glutamat, beyindeki sinir hücreleri arasındaki iletişime aracılık eden önemli bir uyarıcıdır.

Aşırı olduğunda bu fonksiyonlarda bozulmalar beklenir ve ayrıca vücuttaki glukoz metabolizmasını da olumsuz etkileyebilir. Pankreastan aşırı insulin salınımına yol açarak kan şekerini düşürüp ve tekrar tekrar açlık hissi uyandırır” dedi.

Glutamat fazlalığının baş ağrısı, migren, istemsiz hareketler, hiperaktivite ve otizme neden olabildiğine, iskelet kas sistemine ilişkin yaygın ağrılarla karakterize, fibromiyaljiye yol açtığına dair de çalışmalar olduğunu dikkat çeken Türkmen, “Doğal gıdalardaki glutamatın tüketilmesi vücudun bu aminoasit ihtiyacını karşılayacak düzeydedir. Dolayısı ile endüstriyel glutamat içeriği yüksek olan gıdalardan özellikle çocukların erken yaştan itibaren uzak tutulması son derece önemli. Özetle, bu tip tuz içeren gıda katkılarının en önemli yan etkilerinin hipertansiyon olduğu ve hipertansiyonla ilişkili olabilecek kronik böbrek yetersizliği ve kalp yetersizliği gelişimini hızlandırabileceği bilinmeli. Unutulmamalı ki ülkemizde ve dünyada diyaliz tedavisi gören ileri evre böbrek yetersizliği hastalarının en önemli iki nedeninden birisi hipertansiyon, diğeri de diyabettir. Bu nedenle bu iki önemli hastalıkla savaşta hem erişkinlerde, hem de erken yaştan itibaren çocuklarımızda, yoğun glutamat ve şeker içeren gıdaların mümkün olduğunca az tüketilmeleri çok önemlidir" dedi.

Kaynak: iha