İSTANBUL (AA) - Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Kadir Özkaya, "Özellikle Filistin'de yaşanan ağır insan hakları ihlali ve açık hava cezaevine dönüştürülen Gazze'nin durumu, bizleri bir takım evrensel kabulleri sorgulamaya zorlamaktadır." dedi.
Anayasa Mahkemesi ve İçişleri Bakanlığı tarafından düzenlenen "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Göç ve İnsan Hakları Uluslararası İstişare Konferansı", Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde gerçekleştirildi.
AYM Başkanı Özkaya, konferansta yaptığı konuşmada, göçün, bugünün dünyasında en önemli küresel meselelerden biri olarak her ülkenin yaşamını derinden etkilediğini söyledi.
Savaşlar, iç çatışmalar, ağır ekonomik koşullar, işgaller ve siyasi kaoslar nedeniyle insanların aniden yerlerinden edilmesinin, onları büyük topluluklar halinde ülkeler arası sınırlara doğru ittiğini kaydeden Özkaya, "Özellikle son yıllarda Asya, Afrika ve Avrupa'da nüfus hareketliliğinin ve göç dalgasının arttığı ve her gün yeni bir göç akımının başladığı görülmektedir." dedi.
Özkaya, bu bağlamda devletler ve uluslararası kuruluşlara çok önemli görevler düştüğüne işaret ederek, "Göçlerin temel sebebi olan savaş, katliam ve kötü muamelelerin durması ve geri kalmış toplumlarda refah seviyesinin yükseltilmesi için çaba sarf etmeleri ve sorumluluk üstlenmeleri gerekmektedir." diye konuştu.
En temel hak olan yaşam hakkının olmadığı yerde, hiçbir haktan söz edilemeyeceğini vurgulayan Özkaya, "Maalesef dünyanın birçok yerinde yaşam hakkına yönelik müdahaleler, kötü muamele yasağına aykırı eylemler ve insan onurunu ayaklar altına alan fiiller yaşandığını görmekteyiz." değerlendirmesinde bulundu.
- "Gazze, uluslararası hukuk göz ardı edilerek sistematik bir ablukaya alınmıştır"
Özkaya, şöyle devam etti:
"Özellikle Filistin'de yaşanan ağır insan hakları ihlali ve açık hava cezaevine dönüştürülen Gazze'nin durumu, bizleri bir takım evrensel kabulleri sorgulamaya zorlamaktadır. Bugün Filistin'de çok ağır insan hakları ihlalleri yaşanmaktadır. Gazze, uluslararası hukuk göz ardı edilerek sistematik bir ablukaya alınmıştır. Bebekler, çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere on binlerce masum insan, objektif hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği ölçüsüz bir şiddetle cezalandırılmakta, öldürülmekte, aç bırakılmakta, ortalama olarak kabul edilebilecek en asgari seviyeden bile çok daha kötü koşullara maruz bırakılmaktadırlar."
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Birleşmiş Milletler Şartı ve Cenevre Sözleşmelerinin görmezden gelindiğini ifade eden Özkaya, şunları kaydetti:
"Filistin ve Gazze başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında uygulanan zulüm ve şiddetle birlikte yaşanan ekonomik zorluklar milyonlarca insanı, yurtlarını terk etmeye zorlamakta, uygulanan şiddete uluslararası alanda yeterince müdahale edilmemesi ve bu insanlara uluslararası insani yardımların yetersiz kalması gibi hususlar da 'göç edebilme hakkı' gibi yeni bir kavramın tartışılması gereğini ortaya koymaktadır. Kuşkusuz ki bu alan, devletlerin egemenlik hakları ile temel insan hakları arasında denge sağlanmasının oldukça zor olduğu bir alandır. Zira bir anda yaşanan kontrolsüz nüfus hareketleri, göçün yaşandığı kaynak ülkelerde, transit olarak geçilen ülkelerde ve nihai hedef olan ülkelerde hukuki, sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi açıdan çok yönlü sorunlara sebep olmaktadır. "
Özkaya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Türk Anayasa Mahkemesinin, göçmenlerin haklarını koruma konusunda önemli içtihatlar geliştirdiğini ve bu kararlarla göç olgusunu insan hakları temelinde ele alarak, hukukun üstünlüğünün güçlenmesine katkı sağladığına dikkati çekti.
Göçmenlerin temel hak ve özgürlüklerine yönelik ihlaller karşısında etkili başvuru hakkının korunması, AİHM ve Anayasa Mahkemelerinin öncelikli konularından biri olduğunu belirten Özkaya, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özellikle sınır dışı etme kararları, idari gözetim ve göçmen çocukların korunmasına yönelik kararlar, hukuk düzenimizde önemli bir yer tutmaktadır. Anayasa Mahkemesi olarak biz, göçmenlerin temel hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik içtihat geliştirme sürecinde ulusal ve uluslararası standartların ışığında hareket etmekteyiz. Yaşam hakkı başta olmak üzere göçmenlerin de temel hak ve özgürlüklerinin sağlanması ve korunması gerektiğini, özellikle etnik kökenine, dinine veya rengine göre ayrım yapılmasının engellenmesi ve nefret söylemlerinin önüne geçilmesi gerektiğini vurgulamaktayız."
Konferansta, göç ve insan hakları arasındaki ilişkiyi yargı perspektifinden inceleyerek, göçmenlerin karşılaştığı zorluklara çözüm yolları aramayı amaçladıklarını aktaran Özkaya, AİHM ve AYM içtihatları ışığında yapılacak tartışmaların, göç politikalarının daha adil ve insan haklarına uygun bir çerçevede şekillenmesine katkıda bulunacağına inandığını dile getirdi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Özkaya, bir gün herkesin evini terk etmek zorunda kalabileceği gerçeğinin üzerinde bir kez daha düşünülmesi gerektiğini vurgulayarak, konferansın düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti.
Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıcı Prof. Dr. Saadet Yüksel de göç meselesinin, siyasi tartışmalar, yasama faaliyeti, sosyal bilim araştırmaları, günlük yaşam deneyimleri ve uluslararası mahkemeler gibi bir çok alanda kendisini gösterdiğini söyledi.
Göç konusundaki ulusal ve uluslararası mahkemelerin işleyişine ilişkin içtihatlara değinen Yüksel, düzenlenen etkinliğin kendilerine göç konusunda yargısal bir tartışma fırsatı vereceğini belirtti.
Konferansa, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez, Sayıştay Başkanı Metin Yener, Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı Farhad Abdullayev ve AİHM hakimlerinin yanı sıra Azerbaycan, Romanya ve Moldova Anayasa Mahkemesi üyeleri ile yargı mensupları da katıldı.