Ailede, karı-koca, çocuklar arasında bile; ihmaller, tembellikler, sorumsuzluklar, hatalar, sevgisizlikler, saygısızlıklar, farklılıklar olur! Tüm aile bireyleri var olan düşüncesini, enerjisini yeteneğini saklamadan ortaya koyacak.

Yoksa; ailenin o yola düzgün ve başarıyla devam etmesi çok eksiklidir.   

Aile Reisi de; eşinin, çocuklarının ihtiyaçlarını; iş, eğitim, kültür eğlence, spor, arkadaşlık, sivil toplum, ülke ve kent paylaşımlarını, sosyal önceliklerini bilmek, katkı vermek, paylaşmak zorundadır. Aile gücü ve verimliliği öyle doğar.

Ben de, sadece benim istediklerim yapılsın. Ailemdeki herkes; evde, okulda, iş’te, sokakta benim istediğim gibi giyinsin. Benim istediğim arkadaşlarla ve benim izin verdiğim mekan ve konularda görüşülsün; of, bayılırım!

Yani; ailede herkes benim dayattığım gibi yaşasın. Herkes benden ve hemen her konuda icazet alarak, yaşamını sürdürsün…

Var mı böyle bir beleş? Kaç Ailede böyle bir, “ Senin yaşadığın her şeye ben muktedirim!” yaylası vardır?

Olan vardır ve bilsinler ki; Her şeyi bildiğini sanan muktedirler, kendi ailesini bile köstekliyor olabilir. Kendi insan niteliğini körleştirir, kötürüm yapar. Olabileceği kadar gelişmez, özgüven kazanamazlar. Aile için de, ülke için de yazık olabilir!

Eğer, AK Parti Milletvekili Ali İhsan Yavuz, İl Danışma Meclisi’nde ülke ve şehirde yolunda gitmeyen işler konusunda, “ Bir kesimde sürekli bardağın boş tarafından bakma hastalığı var!” gibi bir söz etmişse çok düşündürücü.

Bir iktidar; eksiklerini, yanlışlarını, yapamadıklarını, yaşanan ölümlü kazaları, terörleri hep başkalarına yıkar, hep başkalarını suç atarsa;

“ Sürekli bardağın dolu tarafını göstermek!” en tehlikeli hastalık, işte oradadır.

Evet; Sayın Ali İhsan Yavuz keşke, sözünü ettiği, “ Sakarya’da, sürekli bardağın boş tarafına bakan Hastalıklı bir kesim!”’in ilk sırasına beni de yazabilir.

Çünkü; “ Allah’ın suyunu parayla satıyorlar!” sözü ile yola çıkılan ve 1994 Yılında Adapazarı Belediye Başkanlığı’nı kazanan siyasi anlayıştan başlarım;

23 yıldır, Adapazarlılara-Sakaryalılara, seçim dergileri, broşürleri, kitapları ile verdikleri yüzlerce yapılmamış, yapılamayan vaadi hatırlatırım.

Sakaryalı 1989-1990 arasında evinin çeşmesinden akan Allahın Suyu’nun tonuna kaç kuruş veriyordu; 2016 yılında suyun tonu kaç TL?

Vaatler kendi seçim kitapçıklarında duruyor! Trilyonlarca para dökülüp, yanlış yapılan, işe yaramayan, birkaç yıl sonra sökülüp yıkılan projeler cabası.

AFA Kültür Merkezi bile ibrettir. Sakarya’nın en tarihi karakterli ilçe çarşısında AVM diye yap, 3 metre bahçesi olmayan taş binaya Fakülte getir; İlçe bitecek!

Devletin resmi rakamları zaten Sakarya’nın bardaktaki yerini açıkça gösteriyor.  

 

                 HAYDİ; TURİZM, “ DOĞAL CENNET TARAKLI!” KONUŞALIM

Bir tek hayat-yol anlayışı ile turizm de, toplum da olmaz! Örnek; Sakarya’da Turizm için kaç yıldır ne emekler, ne paralar harcandı.

Hadi, birisi çıksın Turizm Bardağı’nın dolu tarafını göstersin?

İlkbahar, Turizm Mevsimi’nin altın zamanları. Turizm tanıtımları yazılı ve görsel medyada zirvede. 13 Mart-Pazar günü Milliyet Marmara ekinde, “Doğal Cennet Taraklı” manşetli, çok güzel bir Dolu Bardak Haberi vardı…

Buyurun; Turizm Bardağı’nın ve Turizm Servetimiz Taraklı’nın bardağına dolu taraftan bakalım? Mehter Takımı kaç adım ileri, kaç adım geri gitmiş, gidecek?

Turizm ve Turist gelsin diye, dünyanın en çekici, en tarihi, en güzel doğasında,   “ cennet!” diye isimlendirilen köşeler yaratsanız da yetmez, gelmez!

30 yıldır Taraklı hayranlığım vardır. Taraklı, beni sarıp sarmalayan en şahane ve özgün Sakarya Köşesidir. Ama, bugün geldiğim yer şöyledir:

Tek Boyutlu Yaşam Anlayışı ile Turizm gelişmesini, Turist gelmesini beklemek ham hayaldir. Turistin aradığı, istediği keyifli doğa, kültürel sosyal ortam yoksa, bardağın yarısı da boştur. Dolu taraf da senin hayallerini hayata geçirmez.

Dört mevsim turizmi kapalı gişe oynayan ŞİRİNCE örnektir.

 İzmir’in Selçuk ilçesinin dağında kurulmuş, Taraklı gibi, yamaçları bezeyen büyüleyici eski konakların ŞİRİNLEŞTİRDİĞİ şahane bir KÖYCÜK!

Şirince’ye dünyanın her köşesinden turist yağıyor. Neden? Turist, kadın erkek gezecekse gezer, şarkı söyleyecek, şiir okuyacak, Matematik çalışacaksa, içecekse; tüm fırsatları Orada ve özgürce bulur! Orada,“ Burası böyle!” denmez.

 Lafa gelince, Sakarya’da övünüp, şişindiğimiz en güzel yanımız nedir? İnsan çeşitliliği ve Yaşam Anlayışlarımız değil mi? “ Benim istediğim gibi yaşa!” nedir?

Taraklı, doğa, mekan, insanı ile kendine özgün bir servet. Orada Şirince olmaz!

Siyasetin, sadece kendi icadı (!) TEK YOL Anlayışı bunları görsün isterim.

Tamam, işte bardağın boş tarafını söyledim. “ Taraklı da bardak dolu!” diyen, Taraklı’yı benim kadar sevemez, gerçeği HİÇ ÇIKARSIZ  DÜRÜSTÇE SÖYLEYEMEZ!

Sakarya’da Turizm; biz bize, Aynı YOL’un yolcuları ile sınırlandırılırsa, bu kadar!