Sevgili okurlar,
Türkiye’de,”sokak, alanlar, maydanlar” neden iktidar partilerini korkutur, ürkütür?
-Yani buraladna yükselen tepki seslerinden yararlanmak, mümkün değil mi?
-Bu tepkileri dile getirenlerle uzlaşmak hiç mi akla gelmez?
Neo-Liberal Osmanlıkçı” politikaları ile AK Parti iktidarı, maalesef “sokak diline” hep kulaklarını kapattı?
Niye ki?
“Buralarda filizlenen, ya da ateşlenen karşıt görüşler, büyük yangınlara, sellere dönüşür” diye mi, korkuluyor?
Akıllarda bir “gezi” örneği var ya!
Bir de sürekli bitmeyen istem, “Taksime çıkma” anlayışıdır!
Türkiye gibi ülkelerde, “bu sokak, alan, maydan dili”, hep iktidarları ürkütmüştür!?
“Karşıt görüşlülerin çokluğu, iktidar koltuğunun ayaklarının altından kayıp gideceği, yapacaklarının yarım kalacağı endişesi, saltanatın biteceği anlayışı”, hep korku, korku, bu noktada egemen görüştür!
İşte Türkiye’de, bir başka korkuyu ise yapılan günlük, haftalık, aylık anketler teşkil ediyor!
Korkarım, bu anketlerede yakında yasak gelmez!
Neden mi?
Taksim’e çıkmak yasak, o park yasak, bu park yasak, şu alan yasak, bu meydan yasak?..
Yasak, yasak,yasak!
Haydi,” karşıt görüşlüler” diyelim, nerede tepkilerini dile getirecekler?
“Otorite izin verirse”, öyle mi?
“Anyasal haklar, birey özgürlükleri, gösteri yapma, eleştirme hakkını” insanımız nerede kullanacak ki?
Belli bir alanı gösterme, sıkı polis kontrolü ve arkada jandarma gölgesi, otoritenin nefesi!..
İktidarın sopası!..
Haydi çık meydanlara?
Göster kendini?
Haykır bakalım?
Düzene sitem et, göreyim?
“Vallahi alırlar seni” telkinleri ile sizlerde karşılaşırsınız?
Biz sürekli karşılaşıyoruz!
İşte bu bağlamda alanlarda, kendi özel kanallarından, vatandaşın sesine, mikrofon tutanları sabah saatlerinde gözaltına niye alınmışlar ki?
Hangi, fincancı katırlarını ürkütmüşler ki?
Niye mi?
Devrin kahramanlarından birinin menfaatlerine dokundurdukları için tabii!
“Hırsızlığa, yalana, talana, vurguna, eşitsizliğe, liyaketsizliğe, yokluğa, pahalılığa, iltimasa, torpile”, bayrak açmanın da, bir bedeli var tabii!..
Şu hale bakarmısınız?
Üniversiteli gençler,”baranamıyoruz” diyerek, Ankara’da gösteri yapacak..
Otobüslerle gelenlerin yolu, daha girişte kesiliyor ve “sizi gidi siziler” denilerek, yaka paça gözaltına alınıyorlar!
“Devlet yurtları dolu, yürüyün tarikat yurtlarına” öyle mi?
Bu yurtlarda bahtınıza ne çıkar, Allah bilir!
-Anayasal hak ha?
-Yürüyüş hakkı ha?
-Eleştiri ha?
-Yürüyün ifadeye!
-Maalesef manzara bu?
Mecliste yumrukların sıkıldığı, hedefe gönderildiği bir Türkiye’de ne bekliyoruzdunuz ki?
Gözünü sevdiğimin Alpay Özalan’ı, gel burada da, öğrencilere, o meşhur yumruğunu göster!?
Niye geç kaldın ki?
Vatandaş, iktidara tepkili, iktidar sesini gür şekilde çıkaranlara, eleştiri oklarını artıranlara!
Ah şu medya var ya, medya?
Artık senin yandaş kanallarını izleyen, tınlayan yok usta!
Bu millet kendi medyasını yarattı, yine yaratır!
Hepsi satın alındı, yandaş ilan edildi, ama bu sokak, bu alanlar, bu meydanlarda gezdirilen mikrofonlar bir türlü susturulamadı!
Bunun için yurt içi ve yurt dışında seminerler, bilgilendirmeler, hatta Diyanetten fetvalar bile verildi..
Vallahi vatandaş tınlamıyor!
Bildiğini söylemeye, hemi de korkmadan söylüyor, söyleyebiliyor?
Gözaltına alınma, davalı duruma düşme, kelepçe vız geliyor!
Vatandaş, verdiği yetkinin kötüye kullanılmasının peşinde!
Anayasal haklarını bu şekilde yaşayarak  öğreniyor!
Bu gidişle, “bal tutan parmakların yalanmasına” bile müsade etmeyecek vatandaş!
Şu sandık bir gelsin önüne, “görecek cümle alem” diye burnundan soluyor millet!
-Bekleyişler sürüyor!
-Sandığı bekleyişler!
Vatandaş ne ekonomik açıklamalara, ne de dini telkinlere kulak asıyor!
“Açlığı, yoksulluğa” sabır ha!?
Lüks, ihtişam içinde olanların, “vatandaşa sabır ve aza kanaati” tavsiye etmelerini, sandıklar  bu milletin önüne koyulduğunda göreceğiz!
-Ne zaman mı?
-O zaman geliyor!
Yusuf Cinal yazıyor/ 13 Aralık 2021 Brüksel