Sivas’ın havuz köyünde dünyaya gelen 77 yaşındaki Zeki karasu isimli şair 13 yıldır huzurevinde kalıyor. Ev ortamını çok özlediğini belirten Karasu, akşam olunca dışarıdaki evlerin yanan ışıkları izlediğini söyledi.
Sivas Valiliği İhramcızade İsmail Hakkı Toprak Huzur Evi’nde kalan 77 yaşındaki ‘sabır baba’ mahlaslı Zeki Karasu, iki şiir kitabı yazdı. Üçüncü şiir kitabının yolda olduğunu söyledi. Karasu, “Çok çileler çektim. İyi günlerim de kötü günlerim de oldu. Çocukluğumu özlüyorum, gençliğimi özlüyorum, memurluğumu özlüyorum. Hepsini özlüyorum” dedi.
“Bura dört dörtlük hizmet veriyorlar ama evin yerini hiçbir şey tutmaz”
Akşam olunca dışarıdaki evlerin yanan ışıkları izlediğini ifade eden Zeki Karasu, “Üç kızım var. Biri profesör, biri avukat, biri de İstanbul’da özel bir bankada çalışıyor. Profesör olan kızım ziyaretime gelir. Hanımla ayrılmıştım daha sonra vefat etmiş. Tercihim huzurevi oldu, iyiyim burada. Yanan ışıklara gözüm düşüyor. Yanan ışıklara, akşamlara, apartmanlarda, evlerde yanan ışıklara gözüm düşüyor. Burası dört dörtlük ama gece kondu olsun evin olsun. Aile hayatın olsun, bunlar çok önemli. Ben eski ismi yol, su, elektrik YSE, sonradan köy hizmetleri oldu orada içme suları teknisyeniydim, oradan emekli oldum. Emekli olduktan sonra çocuklarım üniversitede okuyordu. Aldığım maaş yetişmiyordu. Ambar memurluğu yaptım" dedi.
Üçüncü şiir kitabı yolda
Karasu, üçüncü şiir kitabının hazırlıklarının tamamlanmak üzere olduğunu ifade edip, "İki şiir kitabım var. Biri ‘Gün Akşam Oldu’ diye, biri de ‘Mum Işığı’ diye. Mum ışığını burada yazmıştım. Şimdilerde üçüncü kitap hazırlığındayım. Çok çileler çektim. İyi günlerim de oldu. Çok iyi günlerim de oldu. Yalnız yaşamaya başlayınca çileli günlerim oldu. O zamanlar aklıma sabır baba geldi. Sabretmek en güzeli. Yüce dinimizde de var sabır. Bu nedenle mahlasımı Sabır baba koydum" şeklinde konuştu.
"Evin yerini hiç bir şey tutmaz"
Karasu, huzur evinde kendilerine dört dörtlük bakılsa da hiç bir şekilde bir ev sıcaklığının yerini tutmayacağının altını çizip şunları söyledi. "1947’de dünyaya geldim, Sivas’ın kangalında, Ağustos’unda. Dünkü gibi geliyor bana. 77 yıl sanki 27 gün gibi geliyor. Dünkü gibi geliyor, Özlüyorum. Çocukluğumu özlüyorum, gençliğimi özlüyorum, memurluğumu özlüyorum. Hepsini özlüyorsun. Çocuklarımı özlüyorum, ev hayatımı özlüyorum. Bura dört dörtlük hizmet veriyor ama evi hiçbir şey tutmaz. Zaman çok hızlı nankör. Geçmişe dönsem evlenmeyi çok iyi düşünürdüm. Memurluk hayatıma geri dönmek isterdim. Sivas’ın 1237 köyü var. Birçoğuna görevli gittim, teknisyenlik yapıyordum. Halk ile haşır neşir oldum. Anadolu halkı, köylüsü misafirdir. Bir hindisi olsa onu keser misafire yedirir. Oralara gittim, onlarla sohbet etmeyi severdim bunları tekrar yaşamak isterdim” şeklinde konuştu."