Dünyada en başta gelen ölüm sebeplerinden biri olan kalp krizi oranlarında son zamanlarda gözle görülür bir artış yaşandı. Korona virüs ve sonrasında yapılan aşıların kalp krizi riskini arttırdığı yönündeki söylemler ise vatandaşlar arasında endişe oluşturdu. Pandeminin ardından kalp krizi ile sonuçlanan ölümler ise daha fazla dikkat çekmeye başladı. Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Muhammet Necati Murat Aksoy konuya ilişkin merak edilenleri tek tek açıkladı. Son 50 yıldır en sık ölüm sebebinin kalp krizi olduğunu söyleyen Aksoy, bu durumun pandemi ve sonrasında uygulanan aşılarla alakalı olmadığının altını çizdi. Aksoy, uygulanan aşıların kalp krizini arttırdığı yönünde ortaya atılan söylemlere ilişkin herhangi bir bilimsel kanıtın olmadığına da değindi.



“Virüse veya aşılara bağlı kalp krizinde artış olduğuna dair kanıt yok”


Son 10 yıl içerisinde kalp krizinden ölen insanların sayısının istatistiksel olarak arttığını ifade eden Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Muhammet Necati Murat Aksoy, “Bizim toplumumuzda, bu coğrafyada aslında son 50 yıldır en sık ölüm nedeni yine kalp krizleriydi, kardiyovasküler ölümlerdi. Ancak pandemiden sonra zannediyorum insanlar etrafta duyduklarını daha çok dikkat etmeye başladılar. Etraflarındaki kalp krizinden öldükleri zaman daha çok dikkat etmeye başladı ve bunu pandemi ile pandemide uygulanan aşılara bağlamaya başladılar. Ama aslında bunların bir bilimsel temeli yok. Baktığımız zaman kalp krizinden ölümlerin, istatistiksel anlamda son 10 yılda sayısı arttığı doğrudur. Ancak bu nüfus artış oranıyla, sigara kullanım oranıyla rahatlıkla açıklanabilmektedir. Dolayısıyla pandeminin veya pandemide yapılan herhangi bir uygulamanın kalp krizlerini arttırdığına dair ne ülkemizde ne de dünyada herhangi bir bilimsel kanıt yoktur. Direkt olarak virüse veya aşılara bağlı olarak kalp krizinde artış olduğuna dair bir kanıt yok” dedi.



“Son dönemlerde erken yaşlarda kalp krizi görüş sıklığımız arttı”


Kalp krizini tek bir sebebe bağlayabilmenin mümkün olmadığını, çok faktörlü olduğunu söyleyerek bunu tetikleyen durumlara değinen Aksoy, “Kalp krizinde bizim için erken yaş demek özellikle erkeklerde 45 yaş altı bizim için erken yaş olmuş oluyor. Şimdi son dönemlerde erken yaşlarda kalp krizi görüş sıklığımız arttı. Ama bilimsel olarak soruyorsanız, bunun bir istatistik olarak ortaya dökülmesi lazım. Öyle bir yayınımız yok henüz. Gençlerde artık daha sık gözüküyor diye Türkiye kaynaklı bir yayınımız yok ama dünyada böyle yayınlar var. Yani kalp krizinin, taban yaşının aşağılara doğru çekildiğine dair birtakım yayınlar var. Bundaki sebepler çok faktörlü olabilir. Bunlar artan sıcaklıklar olabilir, sigara ve benzeri mamullerin tütün mamullerinin kullanımı, bunların daha küçük yaşlara kadar inmiş olması olabilir. Onun dışındaki diğer uyuşturucu maddelerin kullanımı olabilir. Alkol kullanım yaşının düşmüş olması olabilir. Beslenme alışkanlıklarımızın gitgide kötüye gidiyor olması hazır gıdaların, çok yağlı gıdaların, kızarmış gıdaların, çabucak yiyip tükettiğimiz gıdaların kalp sağlığına zararlı etkilerini çok önceden beri biliyoruz. Bu beslenme tarzının yaygınlaşması da bunda etkin oluyor. Dolayısıyla son dönemlerde benim kendi şahsi gözlemim bu, tabii genç bireylerde biraz daha fazla kalp krizi görmeye başladık. Ancak bunun altta yatan sebeplerin çok faktörlü olduğunu düşünüyoruz. Yani tek bir sebebe bağlamak mümkün değil” diye konuştu.



“1 derecelik sıcaklık artışı kalp krizi riskini yüzde 4 artırıyor”


Sıcaklıkların kalp krizi riskini tetiklediğini belirten Doç. Dr. Muhammet Necati Murat Aksoy, “Global, küresel ısınmada bu faktörlerden biri olabilir. Nitekim 2022 yılında yayınlanan bir çalışmada sıcaklık derecelerinde her 1 derecelik artışın, kardiyovasküler olaylarda takip eden bir hafta içerisinde yüzde 4’lük bir artış oluşturduğu ortaya koydu. Yani yüksek sıcaklıkla; kalp krizi ve ani ölüm gibi kardiyovasküler olay risklerinde artış oluyor. Daha önceden kalp damar hastalığı olanlar yani bypass olmuş, kalp yetersizliği var, hipertansiyon hastası bu hastalar özellikle sıcaklara karşı duyarlı. Böyle dönemlerde o sıcak hava dalgasının olduğu zamanlarda mümkün olduğunca içeride kapalı alanlarda kalmaları gerekiyor. En önemlisi de tabii ki su içmeleri. Vücutlarını susuz bırakmamaları gerekiyor. Sıcak havalarda su tüketirken vücudun susamasını beklememek lazım. Susama hissini bekleyip de su içmekten ziyade yarım saatte bir, 20 dakikada bir, bir bardak su tüketerek vücudu sürekli hidrate kalmasını, vücudun sürekli sıvı dengesini korumasını sağlamak lazım” şeklinde konuştu

Editör: Serkan Çağlar